Meyi idüp şem ‘-i izari îçün ol sîmbere

Düşdü pervâne-i dil şimdi fenerden fenere

Halic’e “Altın Boynuz” / “Golden Horn” denilmesi bu öykülerdeki ortak noktaların neredeyse hepsine bağlanabiliyor. Her hâlükârda bölgenin sonraki sakinleri çok daha gerçekçi yaklaşımlarla Haliç’in ne kadar stratejik bir liman olduğunun, bu kentin can damarının orada attığının bilincinde imişler.

Osmanlılar ise Arapça “körfez” anlamına gelen “Haliç’i, “saadet evi” dedikleri başkent İstanbul’la birleştirerek burayı “İstanbul Haliç – Eyüp

Haliç Efsaneleri

Mitoloji ve İstanbul ile ilgilenip de Haliç’le ilgili öyküleri duymayan herhalde pek yoktur! Mitolojik olanlardan en yaygın olanı; Argos prensesi Io ile Tanrı Zeus arasındaki yasak aşktan kaynaklananı. Zeus, karısı Hera’nın Io’yu görmemesi için onu bir beyaz inek şekline sokar. Fakat Hera bu işte bir tuhaflık olduğunu sezip, Zeus’tan o ineği kendisine hediye etmesini ister. Alınca da, dev Argos Panoptes’i ineğe göz kulak olması için görevlendirir. Zeus, Io’yu kurtarmak için habercisi Hermes’i gönderir. Ama o sırada Hera İo’nun rahatını kaçırmak için ona bir atsineği musallat etmiştir.

Bu okunun bundan sonrasında rivayet muhtelif! Bazıları, ineğin sinekten kurtulmak için sonunda kendini sulara atıp yüzerken geçtiği derin vadinin suyla dolduğu ve böylece Boğaz’ın oluştuğu biciminde biter ki Boğazici’ne Eski Grekce’de “Bosphorosus”, İngilizce ’de “Bosphorus”, Fransızca “Corne d’Or” yani “İnek Geçidi” denilmesinin de kaynağı budur. Genellikle bütün öykülerin sonunda İo ile Zeus bir araya gelirler, Zeus bir dokunuşta İo’yu eski haline dondurur. Keresse adı verilen bir kızları olur. O da deniz tanrısı Poseidon ile evlenir ve Bizans’ı kuracak olan Byzas’ı doğurur

Haliç’e “Altın Boynuz” / “Golden Horn” denilmesi bu öykülerdeki ortak noktaların neredeyse hepsine bağlanabiliyor. Her hâlükârda bölgenin sonraki sakinleri çok daha gerçekçi yaklaşımlarla Haliç’in ne kadar stratejik bir liman olduğunun, bu kentin can damarının orada attığının bilincinde imişler.

Osmanlılar ise Arapça “körfez” anlamına gelen “Haliç’i, “saadet evi” dedikleri başkent İstanbul’la birleştirerek burayı “İstanbul Boğazı” sayıp, “Haliç-i Der saadet” demişler. Boğaziçi’ne de “Haliç-i Bahr-i Siyah” yani Karadeniz Boğazı! 16. yüzyılda, Osmanlı Sultanı II. Beyazıt zamanında Leonardo da Vinci de Haliç’in iki kıyısını birbirine bağlayacak bir kopru cizmiş fakat uygulanmamış. Da Vinci’nin Alman Türkolog Franz Babinger’in bulduğu mektupları ve çizimleri bugün Topkapı Müzesi’nde duruyor!

EYÜP

Kuruluşu MS 5. yüzyıl ortalarına uzanan yerleşme, çevredeki dini yapılar nedeniyle, kutsal bir şifa merkezi olarak tanınmıştı. 6. ve 7. yüzyıllarda Konstantinopolis, sur dışına doğru uzanıp, özellikle Haliç’in kuzeyindeki Sycae ticaret kolonisi ile ilişkiler geliştirmeye başlamış, 6. Yüzyılda Justinianos döneminde Ayvan Saray’da Meryem’e ithaf edilen büyük kilise, Eyüp’te de manastırlar yaptırılmıştı. Bu donemde Eyüp’ün bulunduğu alan, Haliç’in diğer sahilleri gibi, zengin ve yoğun bir bitki örtüsüyle kaplı olduğundan ve yakın çevresindeki ormanlarda av hayvanları yaşadığından, imparatorlar tarafından avlanma alanı ve sayfiye yeri olarak da kullanılıyordu..

Bizans Döneminde Eyüp ve Bir İpucu:

Zafer Yolu

MS 5. yüzyılda Konstantinopolis kendini koruması için yaptırılmış birinci kuşak surlar aşılmış, kent batıya doğru yayılarak Theodosios Surları’na dayanmıştı. Bu gelişme sırasında kentin ilk çekirdek bölgesinden başlayıp, kara surları üzerindeki giriş kapılarına doğru yönelen iki ana eksen/yol ortaya çıkmıştı: “Meşe Yolu” ve “Zafer Yolu”.

Osmanlı Döneminde Haliç ve Eyüp 15. ve 16. Yüzyıllar

1453 yılında Osmanlı topraklarına katılan Konstantinopolis, bu tarihten başlayarak hızla toparlanıyordu. Fatih ve arkasından gelen padişahlar, devletin ve imparatorluğun gücünü simgeleyen bir dünya kenti olabilmesi için kent yönetimini hızla örgütlüyorlardı. Başkent İstanbul’daki bu örgütlenme, kentteki üretimi de kapsıyordu. Mal ve hizmet üretim tesisleri Saray çevresinde, Bedesten ve Kapalıçarşı’da, savaş endüstrisi tesisleri de Haliç limanı çevresinde toplanmıştı.

Eyüp’ü Eyüp yapan sır!

Eyüp’e yüklenen roller İstanbul’un fethi sırasında başlamıştı. “Eyüp Sultan”, Muhammed peygamberin sahabelerinden Ebu Eyyubi’m ait olduğuna inanılan bir mezarın bulunmasıyla ortaya çıkarılmıştı. Fatih, bu mezar üzerine hemen bir türbe yaptırmış, yanında İstanbul’un ilk sultan camii ve külliyesi inşa edilmişti. İşte bu külliye bugünkü Eyüp yerleşiminin çekirdeğidir.

Mekke, Medine, Kudüs’ten sonra Eyüp

Eyüp’ün Eyüp Sultan ile başlayan manevi sembolizmi Osmanlı İmparatorluğu’nun sultanlarının halife olarak İslam dünyasının dini temsilcisi sıfatına erişmesi, bunun gereği olarak Hz. Peygamber’e ait kutsal emanetlerin de Eyüp’e taşınması ile yükselmişti. Bu donemde Eyüp, Mekke, Medine ve Kudus’ten sonra en kutsal 4. İslam ziyaretgahı haline gelip, tarikatlara ait tekkeler, ileri gelen bilgin ve saray mensubuna ait türbeler ve kabristanlarla buyurmuştu.

17. ve 18. Yüzyıllarda Eyüp

17. yüzyıl boyunca Anadolu’dan, 18. Yüzyılda da Rumeli’den gelenlerle Haliç boyunca konut alanları yoğunlaşıyordu. 18. yüzyılda Anadolu’dan kopup gelen bazı ailelerden başka, bekar erkekler, yeniçerilikten ayrılanlar da çoğunluktaydı. Doğal olarak bunlar geçim sıkıntısı içindeydi, geçimini meşru ve yasal yollardan sağlayamayanlar da vardı. Eyüp, Kasımpaşa ve Üsküdar’da gecekondulaşmanın ve sefaletin ilk işaretleri görülmeye başlanmıştı. Refik Ahmet Sevengil, “İstanbul Nasıl Eğleniyordu?” başlıklı kitabında diğerlerinin yanı sıra Eyüp’teki sefahata da ilginç örnekler verirken, padişahların aldıkları düzenleyici önlemlere de değiniyor. Eyüp karakolları ile de pek meşhurdur. Sosyal, kültürel ve ticari hayatın etkinliği burada diğer kadılıklara göre daha fazla karakola ihtiyaç hissettirmiş olmalı. Abdülaziz’le birlikte karakolların cepheleri bitkisel süslemelerle bezenmiş. 1718-1730 Lale Devri’nde donem yapılarının çoğunluğu tarihi merkezin dışında, Kağıthane ya da Boğaziçi’nde yer alır. Lale Devri’nde Eyüp, bugün Haliç ile Eyüp Sultan arasında yer alan bölgede genişlemiştir.

Eyüp’e Pierre Loti Etkisi

Selanik’e gelip orada Aziyade adında bir Türk kızına aşık olan Fransız Pierre Loti daha sonra İstanbul’da yaşayıp Eyüp sırtlarından gördüğü Haliç’e hayran olmuş ve Eyüp algısına çok şey katmış.

Cumhuriyet Döneminde Eyüp

Cumhuriyetin ilk dönemindeki kentlerin planlanması çalışmalarında İstanbul için farklı ülkelerden Batılı uzmanlar plan ve öneriler geliştirmiş, ancak hepsi de Haliç’i bir sanayi alanı olarak görmüşler. 1940’lı yıllarda Rami yöresinde oluşturulmuş yeni yerleşme alanına Balkan göçmenlerinin yerleştirilmesi, Eyup’un sanayi ile iç içe girerek, Haliç kıyısı boyunca kuzeybatıya doğru büyümesine yol açmış.

İade-i İtibar Arayışları

1980’den sonra Eyüp, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ilce konumuna getirildi. Haliç’in kıyıdaki imalathaneler ve Sütlüce’deki mezbaha kaldırıldı, sahilde yeni dolgu alanları tesis edilerek geniş ve kıyı kotundan yüksek sahil yolu düzenlendi. Ardından Kemerburgaz yerleşmesi ve kırsal alanı Eyüp Belediyesi’ne bağlandı, böylelikle Eyüp Karadeniz kıyılarına kadar cok geniş bir alanın yerel yonetim merkezi oldu.

Bilgi Çağının Eyüp’ü

Eyüp’teki Özel Rehberiniz; Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality) ile EYÜPMOBİL Uygulaması İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteği ile Eyüp Belediyesi tarafından hazırlanan ve “Artırılmış Gerçeklik” (Augmented Reality) ile zenginleştirilen bir mobil uygulama var, adı “EYUPMOBİL”.

Web Portalı: www.eyupmobil.com

Bugün Eyüp’e Niçin gidilir?

Eyüp eskiden beri taşıdığı kutsal kimliği ve önemli bir ziyaretgah özelliğini bugün de korumaktadır. Müslümanlar genellikle bu yüzden giderler. Eylül aylarında geleneksel sünnet giysileri giydirilmiş ve Eyüp Sultan’ı ziyarete götürülmüş erkek cocukları ile dolar. Eyüp’e her şeyden önce mitolojik “Altın Boynuz”u görmek için gidilir. En güzel mezar taşlarına ise Eyüp’te rastlanır.

Rota 2- Haliç’te Ortodoks ve Yahudi İzleri

Güzergah:

1. Fener Ortodoks Patrikhanesi

2. Fener Rum Erkek Lisesi

3. Dimitri Kantemir Müzesi

4. Panayia Muhliotissa Kilisesi

5. Bulgar Kilisesi

6. Yanbol Sinagogu ve Balat

7. Balat Çarşısı

8. Surp Hreşdagabed

9. Panagia Balinou

10. Ayios Dimitros

11. Ahida Balat Sinagogu

12. Panayia Vlaherna Kilisesi ve Ayazma

13. Ayvansaray İskelesi

Rota 3- Haliç ve Eyüp’te Çocuk, Genç, Eğitim ve Eğlence

Güzergah:

1. Hasköy İskelesi

2. Rahmi Koç Müzesi

3. Miniaturk

4. Santral İstanbul

5. Vialand

Rota −1: Haliç’in en mistik köşesi Eyüp’te Osmanlı Ünlülerinin Mezarları

Güzergah:

1. Eyüp İskelesi ve Sahili

2. Kaptan Paşa Camii ve Üçgen Ada

3. Reşadiye Okulu (şimdiki Ebusuud İmam Hatip Ortaokulu) ve Sultan Reşad Türbesi

4. Adile Sultan Türbesi

5. Hasan Hüsnü Paşa Türbesi

6. Prens Sabahattin Türbesi

7. Mihrişah Sultan Türbesi – Bostan İskelesi Sok.

8. Vakıf İmareti – Aşevi

9. Hüsrev Paşa Kütüphanesi- Beybaba Sok.

10. Sultan Süleyman Çeşmesi

11. Bahariye Sokağındaki Hediyelik eşya dükkanları

12. Teleferik

13. Piyer Loti Kahvesi

14. Eyüp Sultan Meydanı

15. Eyüp Sultan Camii ve Türbesi

16. Akmanoğlu Fırını

17. Sokullu Külliyesi

18. Saçlı Abdülkadir Efendi Mescid ve Türbesi

19. Eyüp Oyuncakçılığı Atölyesi

20. Zal Mahmud Paşa Camii ve Türbesi

21. Feshane

Rota −1: Haliç’in en mistik köşesi Eyüp’te

Osmanlı meşhurlarının mezarları

Ulaşım

Eyüp’e gelmenin en keyifli ve pratik yolu Taksim ve Topkapı’dan gelen tramvay hattına en yakın iskeleden bineceğiniz Üsküdar – Eyüp hattı vapurları ile denizden ulaşımdır. Karadan toplu taşım araçlarını tercih ederseniz, İETT’nin Akşemsettin -Eminönü arası çalışan 99 Hattı da işinizi kolaylaştırabilir. Öte yandan İETT’nin 1453 numaralı Tarihi İstanbul Gezi Ring Hattı, Topkapı ve Sultanahmet semtlerinden geçip, Haliç’in her iki kıyısını da dolaşarak hemen hemen tüm duraklara sizi ulaştırabilir: 1453 Ring Hattı ve Vapur…

1- Eyüp İskelesi ve Sahili

Eyüp İskelesi, 1913 yılında İtalyan bir şirket tarafından ahşap bir iskele binası olarak inşa edilmiş, tarihi karakterini bugün de korumaktadır. 1990’lı yıllarda yapılan Haliç temizleme çalışmalarından sonra artık Eyüp İskelesi’ne yeniden vapur yanaşabilmektedir.

2- Kaptan Paşa Camii ve Üçgen Ada

Eyüp İskele Meydanı’ndaki iki katlı, kare planlı bu cami, denize ve Eyüp İskelesi’ne en yakın camilerden biri. Sultan III. Murad döneminde, Hacı Mahmud Ağa tarafından 1577 yılında yaptırılmış. 819 yılında Cevri Usta tarafından yenilenen Camii, bugünkü haline 1900 yılında Kaptan-ı Derya Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa tarafından getirilmiş.

3- Reşadiye Okulu (şimdiki Ebusuud İmam Hatip Ortaokulu) ve Sultan Reşad Türbesi

Ebussuud Efendi, otuz yıla yakın şeyhülislamlık yapmış büyük bir İslam alimi idi. Ebussuud Efendi Eyüp Sultan civarına defnedilmeyi vasiyet etmiş. Nitekim kabri Eyüp Sultan meydanında, bizzat kendisi tarafından kurulan Dar-ul Hadis’in bahçesindeki Ebussuud haziresindedir. Görmenizi istediğimiz okul binasına gelince… Sultan 5. Reşad, padişah olduktan sonra Eyüp’te kendi adına bir okul yaptırmış.

Sultan Reşad Türbesi

Sultan V. Mehmed Reşad, henüz sağ iken kendi türbesini Mimar Kemalettin’e yaptırmıştır. Neo-Klasik üsluptaki bu türbe son Osmanlı padişah türbesidir. Bu nişin üzerinde de hattat Ömer Vasfi Efendi’nin yazmış olduğu Besmele yer alıyor. Onun altında da türbenin yapım tarihi olan 1913-1914 yazılı. 1911-1912 yıllarında Mimar Kemaleddin tarafından tasarlanan ve inşa edilen okul da “Reşadiye Numune Mektebi” hizmete açılmış. Bugünkü Eyüp Spor ’un “Eyup İdman Yuvası” olarak doğduğu yıllardan soz ediyoruz…

2005-2006’da Eyüp Anadolu Lisesi statüsüne yükselen okul, şimdi “Ebussuut İmam Hatip İlköğretim Okulu” levhası taşıyor. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından olan Mimar Kemalettin Bey, 1870-1927 yılları arasında yaşamış ve ulusal mimarinin öncüleri arasında yer almıştır.

4) Adile Sultan Türbesi

1826 doğumlu Adile Sultan, Sultan II. Mahmud’un kızı. Sarayda çok güçlü bir eğitimden gecen Adile Sultan, Osmanlı hanedanı icinde Divan’ı olan tek kadın şair imiş. Fakir çocukları okutur, kendisi de okuyup yazmayı çok severmiş. Adile Sultan’ın Fındıklı’da, eski Güzel Sanatlar Akademisi şimdiki Mimar Sinan Üniversitesinin yerinde bir sahil sarayı, Kandilli ’de eski Kandilli Kız Lisesi, şimdiki Adile Sultan kültür merkezinin yerinde bir sarayı, Kuruçeşme’de Esma Sultan’dan kalma bir yalısı, Üsküdar’da, Valde Bağı’nda, Kağıthane civarında ayrıca sarayları vardı.

5) Hasan Hüsnü Paşa Türbesi

Hasan Hüsnü Paşa, Sultan 2. Abdülhamid’in Bahriye Nazırı olup aynı zamanda Osmanlı ordusuna denizaltı teknolojisini getiren kişidir. Başarılı çalışmaları ile “Kaptanı Derya” rütbesi de alan Hasan Hüsnü Paşa’nın Ertuğrul Zırhlısı’nın Uzakdoğu’ya gönderilmesinde de etkili olduğu bilinir. 1903 yılında ölen Hasan Hüsnü Paşa’nın Boyacı Sokak’taki türbesi 1904 yılında inşa edilmiş.

6) Prens Sabahattin (Halil Rıfat Paşa) Türbesi

Eskiden, Bostan İskelesi’nde bulunan bu türbe 19. yüzyıl başlarında yapılmıştır. Türbe içindeki sandukalardan birisi paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir. 1878 doğumlu Prens Mehmed Sabahattin, II. Meşrutiyet döneminden sonra siyasi ve sosyal görüşleri ile on plana çıkmıştır, sosyoloji alanında çalışma yapan ilk Türk aydınlarından birisidir.

7) Mihrişah Sultan Türbesi – Bostan İskelesi Sokak

Hayırseverliği ile tanınan Ceneviz asıllı Mihrişah Valide Sultan, III. Mustafa’nın eşi ve III. Selim’in annesidir. III. Selim’in yenilikçi fikirlerini her zaman destekleyen Mihrişah Sultan, oğlu tahta çıktığında Valide Sultanlığa yükselmiş. 1805 tarihinde olduğunda, onun Bostan İskelesi Sokak’ta yaptırdığı imaret, sebil, çeşme ve sıyan mektebinden oluşan külliyenin haziresindeki türbesine defnedilmiş.

8) Eyüp İmareti – Aşevi

Eyüp semti her ne kadar Osmanlı’nın seçilmiş, hali vakti yerinde olan insanlarının yaşadıkları bir yer idiyse de her yerde olduğu gibi burada da eşini kaybetmiş ve yalnız kalmış yaşlılar, savaşta kayıplara uğrayan ve çalışamaz halde olanlar, esnaf, zanaatkar ve onların çalıştırdığı insanların geliri son derece sınırlı idi. Hayırsever Mihrişah Valide Sultan da bu nedenle külliyesinde bu imarete yer vermişti. Mihrişah Valide Sultan’ın 1795 yılında hizmete açtığı imaret (Aşevi) o yıldan beri aralıksız olarak çevredeki ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıtarak hizmet veriyor.

9) Hüsrev Paşa Kütüphanesi- Beybaba Sok.

Bostan İskelesi Sokağı üzerinde ve Hüsrev Paşa Türbesi karşısında yer alan Kütüphane, 1839 tarihinde yaptırılmış. Kurucusu, III. Selim, II. Mahmud ve Abdülmecid devirlerinin Seraskerlik, Kaptan-ı Deryalık, Sadrazamlık ve Mısır valiliklerinde bulunan, tanınmış devlet adamlarından Hüsrev Paşa’dır. Günümüze kadar gelebilen bu kütüphane yalnızca Eyüp’ün değil, İstanbul’un en önemli kütüphanelerinden biridir.

Eyüp’ün Diğer Kütüphaneleri Hasan Hüsnü Paşa Kütüphanesi

Boyacı Sokağı üzerinde ve Hasan Hüsnü Paşa Türbesi karşısında yer almaktadır. Eyüp semtinin son vakıf kütüphanesi olan bu kütüphane türbesiyle birlikte 1901 tarihinde yaptırılmış.

İsmihan Sultan Kütüphanesi

İsmihan Sultan tarafından 1568 tarihinde Sokullu Mehmed Paşa Medresesi’nde okunması icin kurulmuş. Kitaplar, 1957’de Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.

Şeyh Murad Efendi Tekkesi Kütüphanesi

Sultan II. Mahmud doneminde, tekke şeyhleri tarafından kurulmuş ve bağışları ile zenginleşmiştir. Buradaki kitaplar da Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.

Görme Engelliler Kütüphanesi

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından 1998’de Atatürk Kitaplığı’nda kurulan Sesli Kitap Bölümü’nün büyük ilgi görmesi üzerine Sesli Kitap Bolumu, restore edilen Eyüp Hüsrev Paşa Tekkesi ’ne taşınarak burada bağımsız bir kütüphane oluşturulmuş. Bugüne kadar 3 bin kitap seslendirilen kütüphanede, Braille baskı yapabilen yazıcısı bulunuyor.

10) Sultan Süleyman Çeşmesi

Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi Eyüp Cami civarındaki Silahtar Ağa Caddesi üzerinde, Bostan İskelesi Sokak’ın tam karşısında bulunuyor. Eyüp Sultan Camii’nin arkasındaki bu çeşme 1997 yılında belediye tarafından yenilenmiş.

11) Bahariye Sokağı’ndaki Hediyelik Eşya Dükkanları

Yavaş yavaş Eyüp’ün en çekici yerlerinden birine, Pierre Loti tepesine yaklaşıyoruz. Buraya yürüyerek gidebileceğiniz gibi, teleferikle de çıkabilirsiniz. Teleferik terminaline geldiğinizde birçok hediyelik eşya dükkânı sizi karşılıyor.

12) Teleferik

Piyer Loti tepesine ulaşmak için teleferik tercih ediliyor. 380 metre uzunluğundaki teleferikte ikişerli gidiş dönüşlerle toplam 4 vagon hizmet vermektedir.

13) Piyer Loti Tepesi ve Kahvehanesi

Bu tepe, Haliç limanı ve Pera’ya, Boğaz’ın başlangıcına hakim bir nokta olduğu için eskiden askeri ve ekonomik amaçlarla önemsenirdi. Tepe artık aynı yerlerin seyredilebildiği bir yer olarak öne çıkıyor. Asıl adı Lois Marie Julien Viaud olan Pierre Loti, Fransa’da doğmuş ve 1873’de deniz subayı olmuş. Osmanlı yaşam kültürüne duyduğu hayranlığı Illustration gibi ciddi Fransız dergilerine yazarak dile getirmiş. Oturduğu ev ve caddeye adı da verilen Pierre Loti 1913 yılında “La Turquie Agonisante” (Can Çekişen Türkiye) adlı bir kitap yazmış. Kitabında Batı politikalarını eleştiren Loti, Türkiye’ye geldiğinde büyük bir törenle karşılanmış.

Kahvehanenin Dünü ve Bugünü

Bulunduğunuz tepe ve buradaki birkaç yüzyıllık geçmişe sahip kahvehane, Pierre Loti burayı kendisine mekan tutmaya başladıktan sonra “Piyer Loti Kahvesi” olarak anılır olmuş. Loti’nin kavuşamadığı aşkı Aziyade’ye duyduğu büyük sevgi ile de özdeşleşen tepe ve kahvehane günümüzdeki aşıkların da geleneksel buluşma noktalarından biri. 1997’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tepedeki tarihi dokuyu istimlak ediyor ve bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla giriştiği projenin ürünleri ortaya çıkıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu projede “Piyer Loti Tepesi Sosyal Tesisleri” üst başlığı altında yer alan tesislerin işletmesini “Atalar” şirketler grubuna vermiş bulunuyor. Pierre Loti Tepesi Turistik Tesisleri’ne gelenler muhteşem manzaranın yanı sıra Miniaturk’u yukarıdan görme şansına da sahipler.

14- Eyüp Sultan Meydanı

Bu meydanı İstanbul’daki diğer meydanlardan ayıran özellik, Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi ile yakın komşu oluşudur. Öte yandan Eyüp Sultan’a verilen büyük değerden ötürü, birçok kimse öldükten sonra buraya gömülmeyi vasiyet etmiş, böylece külliyenin çevresi yüzlerce yıl boyunca türbe ve mezarlarla kaplanmıştır. Meydandaki ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun Eyüp Sultan’dan manevi destek almak için buraya geldikleri bir gerçektir. Fakat camiden çıkıldığı andan itibaren Eyüp lezzet duraklarından tad almayı sevdikleri de açıkça gözlemlenebilen bir olgudur.

15) Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi

Eyüp Sultan Camii Külliyesi, Cami Kebir Sokak’ta yer alır. Külliye’nin adı, Emevilerin İstanbul kuşatmasına katılan ve burada şehit olan “Mihmandar-ı Resulullah” yani Muhammed peygamberin mihmandarı, Halit bin Ebu Eyüp el-Ensari’den gelmektedir.

Eyüp Sultan Camii

Cami, imaret, türbe, medrese ve cifte hamamdan meydana gelen külliye; caminin tamamlandığı 1459 yılından itibaren gelişmeye başlamıştır. Eyüp Sultan Camii Külliyesi, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u aldıktan sonra yaptırdığı ilk yapı topluluğudur. Tüm Osmanlı padişahlarının tahta çıkarken, sefere giderken, burada kılıç kuşanmış olmaları bakımından da benzerlerinden ayrılır.

Eyüp Sultan Türbesi

Giriş kapısında, Sultan III. Ahmet dönemine ait, mermer bir kitabe vardır. Asıl türbe, Sultan I. Ahmet’in yaptırdığı ziyaret bölümünün içinde yer alır. Türbe özellikle Cuma, kandil ve bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşar.

16) Akmanoğlu Fırını

Eyüp’e gelmişken eski Eyüp’e has lezzetlerden tatmak da gerekir. Özellikle “Eyup halkası” ve “Acıbadem kurabiyesi”ni. 1883 yılında Eyüp Camii’nin arkasında börekçi dükkânı olarak acılan sonra ekmek yapmaya başlayan Akmanoğlu, Eyüp tarihinde ayrı bir yere sahip.

Web: http://www.akmanoglu.com.tr

İstikamet: Kalenderhane Caddesi

17) Sokullu Külliyesi

İlk durağımız Mimar Sinan yapımı Sokullu Mehmed Paşa Külliyesi olacak. Kanuni Sultan Süleyman Han’ın son yıllarında sadrazamlığa getirilen Sokullu Mehmet Paşa’nın büyük bir devlet adamı olduğu biliniyor. 1568 tarihli türbesi çok köseli, köseleri ince sütunlu ve kubbeli bir yapı. İçeride Sokullu Mehmet Paşa’nın ahşap sandukasından başka yakınlarına ait on mermer lahit daha bulunmakta.

18) Saçlı Abdülkadir Efendi Mescid ve Türbesi

Kalender hane Caddesi üzerindeyken gözünüze Saclı Abdulkadir Efendi Mescidi ve Türbesi de çarpacak. Mescid, Şeyhülislam Abdulkadir Efendi tarafından 1537’de yaptırılmış.

19) Eyüp Oyuncakları Atölyesi

Kalender hane Caddesi üzerinde Eyüp Belediyesi’nin Cafer Paşa Medresesi’nde kurduğu Eyüp Oyuncakları Atölyesi bulunmakta.

20) Zal Mahmud Paşa Külliyesi, Camii ve Türbesi Bosnalı bir Boşnak olan Zal Mahmut Paşa, Enderun’dan yetişmiş, Kanuni Sultan Süleyman’ın, oğlu, Şehzade Mustafa’nın siyaseten “hal” edilmesinde önemli rol oynamış. Külliyenin merkezini oluşturan cami, heybetli duvarlarıyla Haliç Sütlüce’den bile görülebiliyor. Türbede, 1580 yılında 50 yaşındayken ölen Zal Mahmut Paşa ile eşi Şah Sultan yatıyor.

21) Feshane

“Fes” deyip geçmemek gerek! Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilikçi padişahı Sultan II. Mahmut, Yeniçeri Ocağı yerine, kendi adıyla bir ordu kurduğunda 1827 yılında askeri üniformalarda da yenilemeler yaptırmıştı. Başlık olarak fesi beğenen II. Mahmud yeni ordunun askerlerinin fes giymesi için bir ferman çıkarmış. Tunus’tan getirtilen ustalar ve üretim alanı yetersiz kalınca Feshane binası aranmış ve sahilde, Defterdar İskelesi’ndeki Beyhan Sultan Sarayı bulunmuş ve 1833 yılında sahil sarayı yeni Feshane’ye dönüştürülmüş.

Feshane Tarihinin Kilometre Taşları

1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Osmanlı toplumunda tüm erkekler fes giymeye başlamış. Sultan Abdülmecid’in fermanı ile Feshane’ye İngiltere, Fransa ve Belçika’dan buhar ve apre makinaları getirilmiş. Tarihi Feshane artık İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Beltur şirketinin yönetiminde bir organizasyon merkezine donuşmuş durumda. Yeni adı da; “Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi”.

Web: www.feshane.com.tr

Rota 2- Haliç’te Ortodoks ve Yahudi İzleri

Bizans donemi İstanbul’unda ve Haliç’te Rum Ortodoks nüfusun yanı sıra diğer dinlere mensup topluluklar da yerleşik yaşamlar sürmüştür. İkinci rotamızda bu izleri süreceğiz.

Güzergah:

1) Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi

Buraya Eminönü’nden kalkan 44B, 99A, 399B otobüslerinden biriyle ya da Üsküdar – Eyüp vapuru yoluyla ve Fener İskelesi’nde inip Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki Patrikhane’ye yürüyerek ulaşıyorsunuz. Öte yandan İETT’nin 1453 numaralı Tarihi İstanbul Gezi Ring Hattı, Sultanahmet ve Topkapı semtleri de dahil, Haliç’in her iki kıyısını da dolaşarak rotalarımızda bulunan hemen hemen tüm duraklara sizi ulaştırabilir.

Geçmişten Bugüne Patrikhane

Turkiye’de resmi olarak “Fener Rum Patrikhanesi”, dünyada “Constantinopolis Ekumenik Patrikhanesi” olarak anılan bu kurum, dünya üzerinde 250 milyon üyesi bulunan Ortodoks dünyasının ruhani önderi konumunda olan bir kurumdur. MS 37 yılında İsa peygamberin havarilerinden olan Apostol Andrea tarafından kurulan Rum Patrikhanesi, MS 451’de 4. Ekumenik Konsul’un kararları ile Roma Patrikhanesi ile eşit sayılmış. Ortodoks Kilisesi, 5. yuzyılda Katolik Kilisesi’nden ayrılmış. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Patrikhane’ye de bazı ayrıcalıklar tanıyan bir ferman çıkarmış. Böylece Fener veya Okumenik Patriklik de denilen Patrikhane ve Rum Patrikliğinin yasal statüsü süreklilik kazanmış.

Patrikhane Binası

Şu anda ziyaret ettiğiniz Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki Patrikhane binası, Bizans döneminde “Petrion” (Kaya) adıyla anılan Fener semtinin en önemli yapılarından biri ve Ortodoks Rumlarının da en kutsal mekanıdır. 1602 yılında bugünkü binasına taşınan Patrikhane, şimdiki görüntüsüne 1800’lu yıllarda yapılan restorasyonla kavuştu.

2) Fener Rum Erkek Lisesi

Haliç’in şu anda belki de en muhteşem binası olan bu okul, ilk laik okul olma özelliğini de taşıyor. Fener Rum Lisesi, fetihten önce faaliyet gösteren Patriklik Akademisi’nin bir devamı. Okul, burada yaşayan azınlığın manevi ve kültürel merkezi olmuş. Okul 1804 yılında Boğaziçi’nde Kuruçeşme’ye taşınmış ve 1850’de yılında tekrar Fener semtine dönerek Patrikhane karşısındaki binada eğitim hizmetine devam etmiştir.

Lise Binası

1881 yılında Patrik 3. İoakim döneminde, mimar Kostandin Dimadis tarafından planlanan ve halen kullanılmakta olan bu görkemli bina inşa edilmiş. Binada Marsilya’dan getirilen kırmızı tuğlalar ve granit kullandığı için Kırmızı Saray diye de anılırmış.

Web Sitesi ve İletişim: http://fenerrumlisesi.k12.tr/

3- Dimitri Kantemir Müzesi

Dimitri Kandemir kimdir? Babası bir Boydan Beyi olan 1673 doğumlu Dimitri Kandemir küçük yaştan itibaren müzik dersleri almaya başlamış. Daha iyi bir eğitim alması için İstanbul’a gönderilmiş ve Fener Rum Erkek Lisesi’nin binasında öğrenim görmüş. 18. yüzyıl Türk musikisinin en önemli bestecilerinden olan biri olan, sonradan Boydan Prensi unvanını da alan Dimitri Kantemir, Turkiye’de doğu ve batı kültürlerinin buluşmasında büyük bir rol oynamış. Boğdan Prensi Dimitri Kantemir’in iki ciltlik Kitabu İlmi’l-Musıki ‘ala vechi’l-Hurufat yani adlı eseri, günümüz Türkçesiyle ve Yapı Kredi Yayınları desteğiyle 2001 yılında yayımlandı. Kantemir, Türk musikişinaslarının nota kullanmamaları üzerine Arap harfleriyle yazdığı ve değerleri sayılarla gösterdiği bir tur nota icat etmiş. Türkçe bir musiki kitabı da yazarak II. Sultan Ahmed’e sunmuş. Türk müziğinin ilk yazılı notalarından biri olan bu eser, kendisinden önceki ve kendi dönemini kayda geçirmesi bakımından bir hazine değerinde.

Kantemir Sarayı ve Müzesi

Kantemir, Fener’de bugün büyük kısmı yok olan bir saray yapmak istemiş. Yapı yükseldikçe kıskançlıklar ve dedikodular artmış ve inşaat durdurulmuş. Rivayete göre Kandemir, Çorlulu Ali Paşa’nın yardımı sayesinde sarayın inşaatını tamamlayabilmiş (1710). “Dimitri Kantemir Evi” diye adlandırılan o sarayın kalıntıları küçük bir müze olarak bugün Fener’de, Merdivenli Mektep Sokağı’nın başında.

Müzenin Adresi: Tevkii Cafer Mahallesi,

Merdivenli Mektep Sokak No: 1

Fener, Fatih ISTANBUL

Adres: Sıraselviler Cad., 21, Taksim,

Beyoglu, 34433, Istanbul

Tel. & Faks: + 90 212.292.43.45 E.Posta:

icr.istanbul@icr.ro

4) Panayia Muhliotissa Kilisesi

Fener’de, Firketeci Sokak ile Tevkii Cafer sokaklarının kösesinde bulunan bu kilise “Moğolların Meryemi Kilisesi” veya “Kanlı Kilise” diye de bilinir. 13. yüzyılda İstanbul’un fethinden önce inşa edilmiş Rum Ortodoks ibadethanesi işlevini sürdürebilen tek yapı budur. Meryem Ana mozayiği hazine değerindedir.

5) Bulgar Kilisesi

Haliç kıyısında, Ayvansaray Caddesi ile Mürsel Paşa Caddesi arasına doğru ilerliyoruz.

İstanbul ve Bulgarlar

19. yüzyılda Fener Ortodoks Patrikhanesi’nden bağımsız olarak kendi kiliselerini kurmak isteyen Osmanlı’daki Bulgar azınlık tarafından inşa edilen bu kiliseyi Bulgarlar “Stevi Stefan”; “Demir Kilise” diye adlandırıyorlar. 18. yüzyılın ortalarından itibaren İstanbul’da sürekli bir Bulgar yerleşmesi görülmeye başlanmış. Prens Stefan Bogoridi de Sultan Abdülmecit’ten İstanbul’da Fener Rum Patrikliğinden bağımsız bir Bulgar Kilisesi kurulması icin ozel izin almış. Prensin bağışladığı Fener semtindeki konak, 9 Ekim 1849 tarihinde kilise olarak kutsanmış. İki yıl sonra bu r “Metoh” (papaz evi) binası inşa edilmiş. Metoh Ev’inden sonra yolun karşısına küçük bir ahşap kilise bina edilmiş; daha sonraları yıkılan bu ahşap kilisenin yerine günümüzdeki kilise inşa edilmiş. Projesi, İstanbul Ermenilerinden Mimar Hovsep Aznavur’a ait binanın uygulama projesi için düzenlenen uluslararası yarışmayı kazanan Avusturyalı mimar Rudolf Philip Waagner’in firması, toplam 500 ton ağırlığında demir döktürmüş. Viyana’daki fabrika bahçesinde hazırlanan parçalar Tuna ve Boğazlar yoluyla gemilerle getirilip birleştirilmiş. Demir kilise 8 Eylül 1898 tarihinde kutsanarak ibadete açılmıştır.

Web Sitesi: http://www.waagner-biro.com/en

“Let’s preserve the Iron Church”: “Haydi, Demir Kilise’yi Koruyalım!”

6) Yanbol Sinagogu – Balat Balat hakkında

Balat, Haliç kıyısında, Ayvansaray ile Fener arasındaki semtin adı. Bu ad, muhtemelen “Palation” (saray) sözcüğünden gelmekte olup, semt, surlardaki Blaherna Sarayı’na yakınlığından ötürü bu adla tanınıyor. 15. yüzyıldan itibaren İstanbul’un Musevi toplumu, Balat’ta ve Haliç’in karşı kıyısındaki Haskoy’de oturmuştur. Eski bir Bizans mahallesi olan Balat, Osmanlı döneminden 1950’li yıllara dek Sefarad Yahudileri ’ne de ev sahipliği yapmıştı.

Yanbol Sinagogu

İlk yapılışı Bizans devrine ait olan bu Sinagog 10 Mayıs 1694 tarihli bir fermanla yenilenmiş. Binanın üst örtüsü ahşap tonozlu olup buradaki süslemeler 18. Yüzyıldan kalma. Yanbol Sinagog’u son yıllarda tekrar ibadete açılmış. Ayrıca özel günler ve düğün gibi ritüeller için kullanıma açılmakta.

7) Balat Çarşısı

Eski Balat kapısından içeri girildiğinde sağ tarafta Ahrida Sinagogu da bulunur. Ayrıca Ayios Strati Ortodoks Kilisesi, Mimar Sinan’ın eseri ve bu semtteki tek cami olan Ferruh Kethuda Camii, ondan biraz ileride aslen bir Rum Ortodoks kilisesi olan ama 1629’da Ermeni-Gregoryen toplumuna verilen Surp Hreşdegabet Kilisesi de Balat semtindedir. Osmanlılar Yahudilere “Cıfıt” diye hitap ettikleri icin bugun adı Leblebiciler Sokağı olan Çarşı bölgesine eskiden “Cıfıt Carşısı” denilirmiş. Fener ve Balat Semtleri Rehabilitasyon Programı tarihi Balat Carşısı’nın onarım ve yenileme calışmalarını kapsıyor.

8) Surp Hreşdagabed Ermeni Kilisesi

Balat Surp Hreşdagabed Kilisesi’nin İstanbul’da bulunan 38 kilise arasında özel bir yeri var. Çünkü burası bir “Carkhapan”, yani yüzyıllarca, mucizelerin ortaya çıktığı, kötülükleri engelleyen kutsal bir yer olarak tanınıyor. Kilise 8 Eylül 1835 tarihinde Patrik Stepanos Ağavni tarafından ibadete açılmış, 1923’de bir ruhban okulu faaliyete gecmiş.

9) Panagia Balinou

Şimdi artık Ayvansaray’a gelmiş bulunuyoruz. Mahkeme Altı Caddesi, 59/B adresinde bulunan Panagia Balinou Rum Ortodoks Kilisesi, pek çok yeniden yapım ve onarımdan geçmiş ve birden çok kitabesi var. Kilise içindeki tasvirler yağlı boya tekniğiyle yapılmış.

10) Ayios Dimitros Kilisesi

Ayvansaray Kırkambar Sokak’taki Hagios Demetrios Kilisesi’nin, 1204 yılında inşa edildiği kabul edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında farklı amaçlar için kullanıldığından tahrip olmuştur. 1947 yılında yeniden ibadete açılmış.

Adres: Kırkambar Sok. 12, Ayvansaray, Haliç

11) Ahrida Sinagogu

Makedonya’nın Ohri kasabasından gelen Yahudilerin yaptırdığı Balat’taki Ahrida (Ohrida) Sinagogu Bizans Dönemi’nde de varlığı bilinen eski bir ibadethane. Ohri (Ohrid) gul demekmiş. Ahrida, 500 kişilik kapasitesi ile Balat’taki en büyük ve en görkemli sinagogu. İbadete sürekli olarak acık bulunan bu sinagog onceden izin alınmak koşuluyla ziyarete de acık. Sinagogun önemli bir parçası, dua kursusu Teva. Sinagogun ic arka duvarındaki bezemeler, İber’den goc edenlerden kalmış.

Adres: Ayan Cad. Gevili Sokak, Balat, Fatih, İstanbul

Tel: +90 212 523 47 29

500. Yıl Vakfı, Türk Musevileri Müzesi

Müze’nin giriş kapısı alınlığında, Tevrat’tan alıntı: “Seni Yerleştirdiğim Şehrin Barışını Gözetecek ve Tanrı’ya Bunun İçin Yakaracaksın” 500. Yıl Vakfı, Türk Musevileri Müzesi.

Web: http://www.muze500.com

12) Panayia Vlaherna – Ayazma Kilisesi

Ayvansaray’da Damataşı, Kuyu ve Marul sokaklarının çevrelediği alandadır. Bu kilise  ve Ayazma’nın en önemli özelliği dünyada Pazar günü ayinini Cuma günü yapan tek Hristiyan Kilisesi olmasıdır. Bu özellik 1400 yıl önceki bir efsaneye dayanmaktadır. Adını eskiden ait olduğu Blakhernea Sarayı’ndan almaktadır.

13) Ayvansaray İskelesi

151 metrekare alana oturan Ayvansaray İskele ve platformunun tamamı deniz içinde kazık üzerinde inşa edilmiş. Üzerinde tek katlı ahşap kaplamalı iskele binası var. 104

3) Çocuk, Genç, Eğitim ve Eğlence Rotası

1) Hasköy (Piri Mehmet Paşa) İskelesi

Önerimiz 3. Rota’ya Haliç’in karşı kıyısındaki Hasköy İskelesi’nden başlamanız. Buraya Şehir Hatlarının Üsküdar – Eyüp hattı vapurlarından biri ile gelebilirsiniz. Otobüsle gelirseniz İETT 47, 47C ve 47E hatlarını da kullanabilirsiniz. Bu hatlar sizi daha sonra “Miniaturk”e de götürebiliyor. 90’lı yılların başından bu yana bakım ve onarım görmemiş Haliç ve Boğaz iskelelerini restore eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kaldırıldığı için hizmet veremeyen iskeleleri de yeniden hayata geçirdi. Hasköy Piri Mehmet Paşa iskelesi de yeniden yapılanlardan biri.

Fenerbahçe Vapuru

İkizi Dolmabahçe Vapuruyla birlikte 1952’de İskoçya Glasgow’da William Denny & Brothers Dumbarton tezgahlarında inşa edilmiş. Şirket-i Hayriye’de (Türkiye Denizcilik İşletmeleri) 14 Mayıs 1953 tarihinde hizmete girmiş. 22 Aralık 2008 tarihinde Veda Turu isimli son seferini gerçekleştirmiş.

Keşif Küresi’nde Haftasonu Sineması

Keşif Kuresi’nde sadece hafta sonları ve belirli saatlerde film gösterimleri yapılıyor.

2) Rahmi Koç Müzesi

İstanbul’daki özel müzelerin en güzellerinden biri olan Rahmi Koç Müzesi, Koç Grubu’na ait. Tekel’e ait bir ispirto deposunun 1994’te ziyarete acılan müze 1996’da Avrupa Konseyi ‘Yılın Müzesi Özel Ödülü’ne layık görüldü. 1996’da özelleştirilen Hasköy Tersanesi de müze tarafından satın alınmış. Temmuz 2001 tarihinde acılan gerçek boyuttaki eserler sergileniyor

Bu Müzede Neler Var? Uluç Ali Reis – Denizaltı

Denizaltı, 1944 yılında Portsmouth Tersanesi’nde 93 m uzunluğunda 2,400 ton ağırlığında inşa edilmiş. İkinci Dünya Savaşı suresince Japonya’ya karşı görev almış. 30 yıl Türkiye Cumhuriyeti’ne değerli hizmetlerde bulunmuş.

Hafta sonları Liman 2

1935 yılında Hollanda’da üretilen, 1990 yılına kadar aralıksız İstanbul Liman İşletmesi tarafından kullanılan Liman 2, 1991 yılında müze tarafından restore edilmek için alınmış.

Hafta arası Kont Ostrorog

Restorasyon görmüş bir balıkçı teknesi olan Kont Ostrorog’un Haliç’te yaptığı gezi seferlerinde 12 kişiyi rahatlıkla ağırlaması mümkün.

Nostaljik Demiryolu Seferi

Hafta sonları, nostaljik bir tren ile Haliç boyunca kısa bir gezi yapılıyor. Ücretsiz olarak binilen ve 45 kişi kapasiteli tren seferleri için rezervasyon yaptırmanız gerek.

Hafta sonu Eğitim Atölyeleri

2002 yılından itibaren sistemli bir şekilde Müze Eğitimi Projeleri hazırlanıp uygulanıyor. 2009 yılında bu projelere Faber Castell’in destekleriyle “Hafta Sonu Eğitim Atölyesi Projesi” dahil edilmiş. Belirli haftalarda, konusunda uzman sanatçılar, bu atölyelere misafir oluyor. Detaylı bilgi almak icin eğitim bölümüne başvurabilirsiniz.

Email: info@rmk-museum.org.tr

4) Miniaturk

Türkiye’nin ilk minyatur parkı olan Miniaturk, 2003’de ziyarete açılmıştı. Turkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketlerinin yer aldığı Miniaturk’te 122 eser maketi sergileniyor. Miniaturk’te, 400 kişilik oturma kapasitesiyle anfitiyatro, hediyelik eşyaların satışa sunulduğu alışveriş merkezi, oluşan oyun alanı, minyatur ekspres tren bulunuyor. Kristal İstanbul ise cam, ışık ve yüksek lazer teknolojisini tarihle buluşturan 3 boyutlu eser müzesi. İstanbul’un 16 tarihi eserinin, kristal cam içine lazerle işlenerek oluşturulan dünyanın en büyük figürleri “Kristal İstanbul ”da.

Başka neler var?

Rüzgar, yağmur, kar, dokunma gibi realisttik efektlerle zenginleştirilmiş 3 boyutlu helikopter ve kara çekimlerinden oluşan bu simülasyon farklı tur seçenekleri sunmaktadır.

İletişim: 0212 603 68 88 info@flyride.com.tr

Web: www.flyride.com.tr

Adres: İmrahor Cad. Borsa Durağı Mevkii

Sütlüce 34445

Tel: 0212 222 28 82 pbx

Faks: 0212 222 21 06

Web: www.miniaturk.com

5) Silahtarağa Elektrik Santralı ya da santral İstanbul ve Enerji Müzesi

İstanbul’u elektrikle aydınlatma konuş 1900’lu yılların başında ele alındı. Elektrik üretimi için Haliç’in son durağı, Silahdarağa belirlendi. Silahdarağa Santralı, 1983 yılına kadar İstanbul’un enerji gereksiniminin karşılanmasında kullanılıyordu. Silahtarağa Elektrik Santralı 2004’de İstanbul Bilgi Üniversitesine tahsis edildi. Santralde yoğun renovasyon çalışmaları yapıldı, bugüne kadar gerçekleştirilmiş en kapsamlı donuşum projelerinden biri haline geldi ve “santral İstanbul” kimliğiyle, 8 Eylül 2007’de ziyarete açıldı. santralistanbul bünyesindeki Enerji Müzesi, 2012’de Avrupa Müze Akademisi tarafından DASA Ödülü’ne layık görüldü, Ana Galeri binası International Architecture Awards 2010 ödüllünü elde etti. Yeme-icme mekanları tasarım ödülleri aldı.

Web: http://www.santralistanbul.org

6) Vialand

Türkiye’nin ilk uluslararası mega tema parkı, gösteri merkezi ve alışveriş merkezini bir arada sunan Vialand, İstanbul’un kalbi Eyüp’te inşa edildi, 2013’de kapılarını açtı. Bir Zamanlar İstanbul Bu sokağa girer girmez kendinizi eski İstanbul’un o cumbalı evleri, çeşmeleri, şık mimarisiyle dükkânları arasında bulacak, eşsiz lezzetler tadarken geçmişe buğulu bir yolculuk yapacaksınız. Adalet Kulesi’nde 50 metre yükseğe çıkmanın keyfini sürebilirsiniz. Saray Salıncağı, bildiklerinizden biraz farklı! 40 kişilik kapasitesi ve 20 metre çapındaki dairesi ile Osmanlı Sarayı’nın bahçesinde heyecanı doruklara taşıyan bir salıncak! Sulu eğlenceleri seviyorsanız, dünyanın en popüler 4. eğlence treni “Viking”, bu parktaki

favoriniz olacak.

Ulaşım Bilgileri, Harita ve Ziyaretçi

Rehberi İçin:

Web Sitesi: http://www.vialand.com.tr/