(AVRUPA YAKASI)
Tıfl iken sanâ hırâm-ı bedi öğretdiğiçün
Dilerim Hazreti Haka’dan anı kim o beşik taş olsun
Beşiktaş – Sarıyer Hattı
Tema: Yaşayan Boğaziçi
Tabiatın İstanbul’a sunduğu güzelliklerin, geçmişin izleri ile birleştiği, ziyaret edenlerin ise bu mükemmel birleşimi yaşadıkları bölge! Sarıyer’den Beşiktaş’a doğru yürümek, zaman içinde yolculuk yapmak gibi! Her adımda geleceğe doğru yürüdüğünüzü hissettiğiniz bu hat üzerinde tarihi yalılar, ağaçlarla çevrelenmiş tarihi yolları takip ederek, İstanbul eğlence hayatının merkezine ulaştığınızda bambaşka bir dünyayı keşfedersiniz. Şimdi gezeceğimiz bölge, Boğaz’ın en çok bilinen yeri, Beşiktaş – Sarıyer ilçelerinin Boğaz kıyıları. Ne var ki bu rotanın İstanbul ziyaretçileri için, “çok bilinir olma” hali, genellikle deniz yoluyla yapılan ve kıyılardaki binalarla arkadaki dokunun sadece cepheden ve uzaktan seyredildiği turistik Boğaz gezilerine mahsus bir durum. Ama bir bölgeyi orada yaşayanların gözüyle görüp, onların yaşadığı gibi algılayabilmek için mahalle içlerine girmek de şart! Bu yüzden “Boğaziçi Kaleleri” temamızın ucunu ve sonuncu örneği ile “Boğaziçi’ndeki Endüstriyel Miras” temamızdan da bir örnek daha göreceğimiz Rumeli yakasındaki bu rotamızın adını “Yaşayan Boğaziçi” koyduk…
Duraklarımız da şöyle:
I. Durak – Beşiktaş – Ortaköy
1. Küçük Mecidiye Camii,
2. Yıldız Parkı – Büyük Havuz,
3. Yıldız Parkı- Malta Köşkü,
4. Yıldız Parkı- Şale Köşkü,
5. Yıldız Porselen- Boğaziçi’ndeki Endüstriyel Miras,
6. Ortaköy- Ayios Phokas Rum Kilisesi,
7. Ortaköy- Merkez ve çarşısı,
8. Ortaköy Etz Hayim Sinagogu,
9. Büyük Mecidiye Camii (veya Ortaköy Camii).
II. Durak-Arnavutköy
1. Aya Yorgi Rum (Ayastrati Taksiarhis Rum) Kilisesi,
2. Tevfik iye Camii.
III. Durak Aşiyan
Tevfik Fikret Müzesi
Boğaz Avrupa Yakası Kaleleri -III
Rumeli Hisarı
IV. Durak Emirgan
1. Şerifler Yalısı
2. Emirgan (Hamid-i Evvel) Camii
3. I. Abdülhamid Han Çeşmesi
4. “Çınaraltı” Cay Bahçeleri
5. Sabancı Müzesi
6. Emirgan Parkı.
Boğaziçi Rumeli Kıyılarının Gelişimi
Bugünkü Galata bölgesinden sonra gelen ilk önemli yerleşme, “Diplokionion” adı verilen ve iki sütunla simgelenen Beşiktaş imiş. Şimdi, Boğazın Rumeli yakasındaki önemli gelişmelere bulunduğumuz yerden Karadeniz girişine doğru hızla göz atalım:
* 5. yüzyılda Bizans döneminde en büyük Boğaz yerleşmesi Hagios Mamas mevkii olarak bilinen Beşiktaş vadisinde oluşmuş. Arnavutkoy vadisi ilkçağda “Hestiai”, daha sonraları “Anaplous” ve 4. yüzyıldan itibaren de Promotu mevkii olarak biliniyor. Resim: Cristoforo Buondelmonti’nin 1422 tarihli İstanbul haritası.
* 15. yüzyılda, Rumeli kıyıları o zamana kadar hiç görülmedik bir yapı ediniyor; Fatih Sultan Mehmet’in, 1452’de yaklaşık 150 gunde yaptırdığı Boğazkesen Hisarı (Rumelihisarı)!
* 16. yüzyıl başlarında, I. Ahmed döneminde Beşiktaş bahçesi ile Karabali bahçesi arasındaki koy, doldurularak 300 metrelik bir meydan haline getiriliyor: “Dolmabahce”!
* 17. yüzyıl sonlarına kadar “Galatasaray’ı” dışında bir saray yapısı görülmez iken 1679-1680 yıllarında yeni kazanılan Dolmabahçe alanına IV. Mehmet -Çinili Mabeyn-i Hümayun Köşkü’nü arkasındaki tepeye de Bayıldım Köşkü’nü yaptırıyor.
* 17. ve 18. yüzyıllarda tek bir anıtsal faaliyete var: I. Abdülhamid tarafından 1781’de inşa ettirilen Emirgan Camii. 18. yüzyılda yaptırılan anıtlar: Fındıklı’da, Eminabad Sarayı, Çırağan Sahil sarayı, Neşetabad Kasrı, Hümayunabad Kasrı.
* 19. yüzyılda devletin merkezi Topkapı’dan Dolmabahçe’ye taşınıyor. 1848’de bugünkü Dolmabahçe Sarayı’nın yapımına başlanıyor. Çırağan Sarayı inşa ettiriyor. II. Abdülhamid, Topkapı Sarayı’nın modern bir versiyonu olan Yıldız Sarayı’nı yaptırıyor.
* 20. yüzyılda 1930’lu yıllarda kara ulaşımını kolaylaştırmak icin yapılan yollar ve hızla artan yerleşme isteği, Rumeli yakasında 19. yüzyılın ikinci yarısında yapılan bazı yapılar dışında sivil mimarlık örneklerinin neredeyse tümünün yok olmasına neden oluyor.
* 21. yüzyılda iki önemli sivil mimarlık örneği olan Bebek Kavafyan Evi ile Emirgan Şerifler Yalı Köşkü, varlığını sürdürüyor.
Beşiktaş İlçesi Beşiktaş Adı Nereden Geliyor?
Beşiktaş, adını “Beşik”; “kızak üstüne kurulan yatak” bağlamında bir denizcilik teriminden alıyor. Barbaros Hayreddin Paşa’nın gemilerini bağlamak üzere diktirdiği beş taş direk anlamında beş taş veya Beşiktaş’ından bugünkü adını aldığı kabul ediliyor.
Geçmişte Beşiktaş
Beşiktaş, Bizans döneminde Boğaziçi kıyılarındaki en belli başlı yerleşim merkezi olup Bizans döneminde (4.-15. yüzyıl) günümüz Beşiktaş’ının kıyıları şu üç önemli yapıyla tanınırdı: Ayios Mihael Kilisesi, Ayios Mamas saray kompleksi ve Fokas Manastırı. Bunlardan Ayios Mihael Kilisesi, I. Konstantin döneminde inşa edilmiş çok unlu bir hac merkeziydi. Yeri tam olarak tespit edilememekle beraber, bu manastırın Ortaköy’de halen mevcut olan modern Ayios Fokas Kilisesi’nin yerinde olduğu iddia edilir. Beşiktaş’ın bir yerleşim yeri kimliği kazanması, Karadeniz’in geniş ölçüde Osmanlı Devleti’nin denetimi altına girmesi sayesinde olmuştur. Beşiktaş, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa döneminde ise bilhassa denizcilik acısından büyük önem kazandı. 17. yüzyılda Beşiktaş koyu doldurulmaya başlandı. “Dolmabahçe” de adını buradan alıyor. II. Mahmut zamanında artık Osmanlı tahtı resmen olmasa da fiilen Haliç’in karşı tarafına taşınmış, Beşiktaş bölgesine yerleşmişti. II. Mahmut’un oğlu Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’nı inşa ettirerek bu duruma resmiyet kazandırdı.
Cumhuriyet Beşiktaşı
Beşiktaş ve Spor
13 Ocak 1910 tarihinde Türkiye’nin ilk spor kulübü olarak Beşiktaş’ta kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü halen koku Beşiktaş’a dayanan en tanınmış kurumdur. Türkiye’de “Üç Büyüklerden Biri” olarak konumlanan ve geniş sayıdaki taraftarı ile Kara Kartallar simgesiyle buluşan Beşiktaş Futbol Kulübü de en eski futbol kulüpleri arasındadır…
Beşiktaş ve Eğitim
Boğaz kıyılarındaki saraylar ve kamu yapılarının bir kısmında yerleşik Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Üniversitesi, Ziya Kalkavan Denizcilik Meslek Lisesi, Bahçededir Üniversitesi ile Robert Kolej de Beşiktaş sınırlarındadır. Çırağan Caddesi üzerindeki Beşiktaş Belediye binası da tarihi Askeri Rüştiye binasından başkası değildir!
Beşiktaş ve Lüks
Aziziye Camiine gelir sağlaması için 1875’de yaptırılmış sıra evler (akaret) bugünkü Beşiktaş’ın lüks yüzünün başlangıcını oluşturur: Akaretler! Akaretler, gerek üzerinde bulunan lüks markalar, gerekse şık kafe ve lokantaları ve W Oteli ile İstanbul’un başka hiçbir semtinde olmayan bir farklılık yaratır.
Beşiktaş’ın Çarşısı
Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın kurduğu İskele Çarşısı ya da bugünkü Beşiktaş Çarşısında “yok yoktur”!
I. Durak- Beşiktaş – Ortaköy
Beşiktaş Merkez- İskele Meydanı
İskeleden ana caddeye çıkıp sağa donun. Yahya Efendi İETT durağının karşısında hem külliyeye hem de Küçük Mecidiye Camii’ne giden yolları göreceksiniz.
Küçük Mecidiye Camii Yıldız
Çırağan Sarayı’nın karşısında Yıldız Parkı’nın girişinde bulunan cami, Büyük Mecidiye ya da “Ortaköy Camii’nin de Sultan Abdülmecid tarafından 1848 yılında yaptırılmış.
Yıldız Sarayı kompleksi ya da Abdülhamit’in İstanbul’u
Sultan I. Ahmet döneminde padişah bahçeleri arasına katılan alanda ilk köşk yaptırıldı. Sultan Abdülmecid ise validesi için Kasr-ı Dilkuşa isimli bir köşk yaptırdı. Sultan Abdülaziz, Balyan ailesi mimarlarına Büyük Mabeyn Köşkü’nü (1865) inşa ettirdi. Daha sonra dış bahçeye Malta ve Çadır Köşklerini, saray kısmına, Cit Kasrı’nı ekletti. Sarayın asıl yapılaşması Sultan II. Abdülhamid’in 33 yıllık saltanat devrinde oldu. Bu donemde alana, “Yıldız Sarayı Hümayun-u” ismi verildi. Yıldız Saray kompleksi bugün müze olarak kullanılan Marangozhane Silahhane dışında ziyarete acık değil. Harem bölümündeki sera ve tiyatro, türlerinin en çarpıcı örnekleridirler. Eski marangozhane binasında 1994 yılında kurulan müzede sarayla ilgili dekoratif objeler sergilenmektedir.
BEŞİKTAŞ VAPUR İSKELESİ:
1913’te Şirket-i Hayriye tarafından yaptırılan Beşiktaş İskelesi, Ulusal Mimari Akımının örneklerinden biridir. Şimdi İBB Turizm Atölyesi Ofisinin kullanımındadır.
BARBAROS ANITI:
1944 yılında yapılan heykelin tunç ve mermer kaidesi bir gemiyi sembolize eder. Deniz Müzesinin önündeki alanda bulunan heykelin yüksekliği 11, 5 metredir.
SİNAN PAŞA CAMİİ:
Donanma sefere çıkmadan önce Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi’ni ziyaret eder, Sinan Paşa Camii’nde cuma namaz kılarmış.
YAHYA EFENDİ KÜLLİYESİ:
Boğaz’a hâkim sırtta yer alan dergah; tekke, mescit, tephirhane, medrese, hamam, türbe, mezarlık ve evlerden oluşan bir külliyedir. Türbe Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş.
BARBAROS TÜRBESİ:
Osmanlı Donanması önemli seferlerinden önce Barbaros’un türbesini ziyaret eder, adaklar adardı.. Türbeyi 1546’da Mimar Sinan yapmıştı.
DENİZ MÜZESİ:
Koleksiyonunda 20.000’den fazla eser bulunan, 1897’de Kasımpaşa’da kurulmuş ilk Deniz Müzesi Beşiktaş sahilindedir. Web: denizmuzeleri.tsk.tr/
YILDIZ PARKI KORUSU
İstanbul’un en popüler korusu olan Yıldız Parkı Korusu, çevresinde yükselen dev binalara ve çığ gibi büyüyen trafiğe rağmen dingin kalmayı başarıyor. Park, Beşiktaş ile Ortaköy arasında yer alan yaklaşık 46 hektarlık alanı ile kent içindeki en büyük koru. Tahta çıktıktan sonra Yıldız Sarayı’na yerleşen II. Abdülhamid’in Malta, Çadır, Şale, Kaskat, Limonluk, Set ve Cihannüma köşkleri ile Saray Tiyatrosu’nu inşa ettirirken, yerli ve yabancı uzmanlara büyük paralar harcayarak düzenlettiği koru için hatıra defterinde “her metre karesine altın döküldü” ifadesine yer verdiği söyleniyor. Şu anda İstanbul Büyük Şehir Belediyesi mülkiyetinde olan parkın bakımını Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü yapıyor.
Malta Köşkü
Yıldız Korusu’ndaki köşkler ise günümüzde düğün ve çeşitli amaçlı toplantılara ev sahipliği yapıyor.
Şale Köşkü
Yıldız Sarayı’nın bir parçası olan ve adını Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. Yüzyıl Osmanlı mimarlığının en ilgi çekici yapılarından biridir.
Yıldız Porselen Fabrikası: Boğaziçi’ndeki Endüstriyel Miras
Rumeli yakasında, Osmanlı’nın sanayileşme hamlelerinin tanığı bir yer var sırada: Son donem Osmanlı saraylarının porselen gereksinimini karşılamak amacıyla 1893-1894 yıllarında kurulmuş olan Yıldız Porselen Fabrikası. Ya da o zamanki adıyla; “Cini Fabrika-ı Hümayunu”. Bugün bir müze-fabrika olarak hizmet veren bu yapının mimari tasarımı, Yıldız Saray kompleksine de önemli katkılarda bulunan Raimondo D’Aranco’ya ait. Bu fabrikanın kurulmasından amaç, sarayın ihtiyacını karşılamak olduğu kadar, Avrupa, özellikle de Sevres porselenleri gibi yüksek kaliteli ürüne ulaşmak imiş. Bu sure içinde “resimhane”de Fransızlar ve Osmanlılar birlikte çalışmışlar. Porselenlerin en güzel örnekleri de bugün Topkapı Sarayı Müzesi ile, TBMM Milli Saraylar Koleksiyonu’nda korunuyor. Fabrika Cumhuriyet döneminde Sümerbank’a bağlı olarak işletilmiş. 1994 yılında Milli Saraylara bağlanan fabrikada bugün bir yandan halkın kullanımı için porselen eşya üretirken bir yandan da eskiden yaptıklarının replikaları yapılıyor, Milli Saraylara bağlı hediyelik eşya dükkânlarında satılıyor.
Etz Hayim Sinagogu, Ortaköy
Etz Hayim Sinagogu 2 kez yanmış ve yenilenmiş. Bu Sinagog’un makus kaderinde olan yangın onu bu sefer 1941’de büyük Ortaköy yangını ile vurduğunda, diğer pek cok bina gibi o da kullanılamayacak duruma gelmiş. Bunun üzerine ibadete yanındaki “Midraş” din okulunda devam edilmiş. Günümüzdeki Sinagog işte oradan yola çıkılarak yeniden yapılanı.
İletişim İçin: Türk Musevi Cemaati
Ziyaret Başvurusu İçin:
http://www.turkyahudileri.com/content/
view/723/283/lang,tr/
Faks: +90 212 244 19 80
E. Posta: security@musevicemaati.com
Web: http://www.turkyahudileri.com/
Ortaköy- Merkez ve çarşısı
Ortaköy Boğaz’ın bu noktasında tıpkı karşısındaki Kuzguncuk gibi üç dinin önemli yapısını bir arada tutmuş çok özel bir yer. Bugün de Ayios Fokas Rum Ortodoks Kilisesi, Ortaköy’deki en eski sinagog olan Etz Hayim Sinagogu ve sahildeki Ortaköy Mecidiye Camii üçgeninde yer alan Ortaköy İskele Meydanı ve Çarşısı da Boğaziçi’nin en canlı yaşandığı yerlerin başında gelir.
Ortaköy- Ayios Phokas Rum Kilisesi
Bazilika planlı bu kilise, Bizans döneminde aynı adı taşıyan Manastırın da anısını yaşatmaktadır.
Büyük Mecidiye veya Ortaköy Camii
Mimarı Nikoğos Balyan, barok üslubunda yaptığı bu camiye büyük ve açıklıklı pencereler koyarak bol ışık girmesine özen göstermiş…
Büyük Mecidiye Camii, İstanbul’un Ayasofya’dan sonra en çok ilgi gören camilerindendir. Damat İbrahim Paşa onun karşısına da bir çeşme yaptırmış ki bu çeşme bugün de Ortaköy Meydanı’nda ve ayaktadır. Mehmet Kethüda Camii de zamanla harap olduğundan Sultan Abdülmecid tarafından aynısının yerine 1853–1854 yıllarında iki minareli bir cami yaptırılmış…
İşte bugün “Ortaköy Camii” veya “Büyük Mecidiye Camii” olarak bildiğimiz cami budur. Mimarı da Nikoğos Balyan’dır.
Caminin iç duvarları, kırmızı ve beyaz hareli pembe mozaikle kaplanmıştır. Duvarlardaki yazılar bizzat Padişah Abdülmecit tarafından yazılmıştır. Altında padişahın imzası okunmaktadır.
2. Durak: Arnavutköy
İlkçağda “Hestiai”, Bizans döneminde ise “Promotu” ve “Anaplous” olarak anılan Arnavutköy’ün şimdiki adını nasıl ve ne zaman aldığı kesin olarak bilinmiyor. Arnavutköy’ün, daha 16. yy’de İstanbul’un en unlu mesirelerinden olduğu; bağları bahçeleri bulunduğu; tepelerdeki koruların Sultan’ın “has”larından olduğu… biliniyor. Ortaköy’den Arnavutköy’e uzanan yol dar olduğu için, önce deniz tarafındaki binaların büyük bolumu yıkıldı ve tramvayın geçtiği yol sahil yolu haline getirildi. Bu sırada ahşap binaların çoğunun yerini betonarme binalar aldı. 1980’den sonra da, sahil yolunun genişletilmesi sırasında halen var olan yalıların önünden ve denizin içinden “kazıklı yol” geçirildi.
Arnavutköy Şenliği
Semt sakinleri ve sivil kuruluşlar tarafından düzenlenen ve her yıl tekrarlanan bu etkinlik, semtin kültürel ve tarihi dokusunu korumak, genç kuşakları da bilinçlendirmek amacıyla yapılıyor.
Tevfikiye Camii, Arnavutköy
Sahil yolunda, Bebek Caddesi üzerindeki cami Sultan II. Mahmud tarafından oğlu Şehzade Tevfik adına yaptırılmış. Tevfikiye Camii ayrıca “Arnavutköy Camii” ve “Akıntı Burnu Camii” olarak da tanınır. Caminin yapımı 1838’de tamamlanmış. Caminin mihrabı iki yandan iyonik başlıklı ve gövdeleri yivli duvar payeleriyle sınırlandırılmış. Kesme taştan olan minaresi tek şerefeli olup, külahının eteğini bir girland kuşağı dolanır.
Tevfikiye Camii Hünkar Kasrı
İstanbul Kültür Envanteri, Tevfikiye Camii’nin Hünkâr Kasrını “Kentsel Mimari Sivil Yapılar” grubunda ayrıca sınıflandırıyor…
Cami Avlusuna Atılan Beyhan Sultan Çeşmesi Nasıl Kurtuldu?
Haldun Hürel İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Acık kitabında, bu Cami ile de ilgisi olan çok önemli bir başka kültür mirasını hatırlatıyor: Beyhan Sultan Ceşmesi! III. Selim’in muhteşem Sahil Sarayı ve hayırseverliği ile tanınan kız kardeşi Beyhan Sultan tarafından 1804 yılında, şimdiki Akıntı Burnu’nda yaptırılan üç yüzlü, som mermerden anıtsal çeşme…
1950’deki yol yapımı sırasında Beyhan Sultan Çeşmesi yerinden sokulmuş, Tevfikiye Camii’nin avlusunda bir köseye yığılmış, orada da unutulmuş. Ancak, 1985’de başlayan “Tarihi İstanbul Çeşmeleri Kurtarılmalıdır” Kampanyası sırasında eski Arnavutköy’ü, bilinçli bir İstanbul sever Affan Taşpınar, bu durumdan Kampanya’yı haberdar ediyor. Yıldız Üniversitesinden Y. Mim. Nevzat Ihan, öğrencileriyle birlikte cami avlusunda ne kadar parça kalmışsa, onları bir araya getirip çeşmenin rolovesini hazırlayıp, eski yerine yakın bir yere yeniden konulması için gereken izinleri almış. Affan Taşpınar bir bağış̧ hesabı açıldıysa da kayıp parçaların bir araya getirilmesi hayli zaman aldığından onarım o sıralarda başlayamamış. Taşpınar da o sırada hayata gözlerini yummuş…
2000’li yıllarda cesime başka bir vesile ile camiden 80 metre ilerde yeniden monte edilmişti. Kayıp parçaların yerine yenileri konarak…
Ayastrati Taksiarhis Rum Kilisesi Arnavutköy
1889 yapımı bu kilise, Dere Sokağı ile Satış Meydanı Sokağı arasında yer alıyor. Geçmişi Doğu Roma (Bizans) dönemine kadar uzanır. O donemde “Mikhaelion” adıyla anılan bu semtte, önce İmparator I. Konstantin, “Başmelek (“Taksiarkhes”) Mikhael Kilisesi’ni kurdurmuş. Kilise sonradan, 1798 yılındaki büyük bir yangında harap olmuş. Bugünkü kilise binası, bu yangından sonra 1899’da Konstantin Musurus tarafından yaptırılmış. Musurus’un mezarı da kilisenin naosunun güneyinde bulunuyor.
3. Durak Aşiyan
“Aşiyan” Farsça “kuş yuvası” anlamına gelen bir sözcük. Boğaziçi’nin Bebek’teki en güzel köselerinden birinin bu adla anılmasına yol açan da, unlu Türk şairi Tevfik Fikret’in krokisini kendi elleriyle çizip yaptırdığı ve “Aşiyan” adını verdiği evinin burada bulunması.
Tevfik Fikret Evi ve Müzesi
Unlu Turk Şairi Tevfik Fikret`in 1906-1915 yılları arasında yaşadığı ev olan Aşiyan; 1940 yılında eşi Nazime Hanım`dan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp, 1945 yılında Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak açılmıştı. Daha önceleri Eyüp mezarlığında bulunan naaşı, 1961 yılında doğal görünümü ile çok beğendiği bu bahçeye nakledilmiş ve bu tarihten sonra müze “Aşiyan Müzesi” adını almıştı. Müze 2011-12 yılları arasında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından yeniden düzenlendi. Diğer özgün tabloların yanı sıra Şehzade Abdülmecit Efendi’nin, Tevfik Fikret`in “Sis” şiirinden esinlenerek yaptığı unlu “Sis” tablosunun orijinali de buradadır.
Telefon: 0212 263 69 86
E.Posta: kutuphanemuzeler@ibb.gov.tr
Boğaz Avrupa Yakası Kaleleri -III Rumeli Hisarı
Hisar, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmed ’in bizzat kendisi ve onun emriyle Saruca, Zağanos ve Halil Paşa’ların da her kaleye ayrı ayrı nezaret etmesi suretiyle 139 günde tamamlanmış. Bu nedenle o kuleler, bugün bu paşaların adları ile anılmakta…
Hisar Kulelerinde başlangıçta var olan ahşap külahlar, müthiş 1509 depremi gibi çeşitli depremlerde ve yangınlarda yok olmuş. 1953 yılında yapılan restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları sırasında bu külahlar yeniden yapılmamış. 1953 yılında Celal Bayar’ın talimatı ile hisarın onarımı ve restorasyonu için gerekli çalışmaları başlatmış. Rumeli Hisarı her yıl İstanbul Kültür Sanat Festivali kapsamındaki etkinliklerin bazılarına da ev sahipliği yapmaktadır.
Rumeli Hisarı Müzesi
Rumeli Hisarı’na ve Muzeye giriş sadece sahilden mümkün. Müzede toplar, gülleler ve Haliç` i kapattığı düşünülen zincirin bir parçası gibi eserler, bahçede açıkta sergilenmekte olup, sergi salonu ve depo bulunmamakta.
Adres: Yahya Kemal Caddesi No: 42 Rumelihisarı, Sarıyer
Telefon: 0212 263 53 05 – Faks: 0212 265 04 10
4. Durak Emirgan
Emirgan’da yerleşim, 16. yüzyıl ortalarında, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın nişancılarından Feridun Bey’e hediye edilmesiyle başlıyor. O donemde korusuyla birlikte tüm Emirgan, burada önce kendisine bir yazlık köşk ve müştemilat yaptıran Feridun Bey’e aitmiş. Bu yapıları bir av köşkü ve bahçeler takip etmiş.
Eski ve yeni Emirgan…
Nitekim, 17. yüzyılda IV. Murat, burayı Emirguneoğlu Tahmasb Kulu Han’a (Yusuf Paşa) bağışlayınca yeni bir sayfa açılarak, Emirguneoğlu’na atfen Emirgan adını alan bölge yeni bir doneme girmiş. Semt, III. Selim döneminde daha da önem kazanmış. “Bostancıbaşı”, Osmanlı sarayında asayiş ile sorumlu olup, saray bahçe ve bostanlarının ve Boğaziçi ve Haliç kıyılarının da korunmasıyla görevlendirilmiş, buralardaki bina ve yalıların kime ait olduğunu kayda geçiren, saltanat kayığındaki protokola göre, dümen tutan ve padişahın tam arkasında durabilen tek bürokrat! Emirgan’a 1933 – 1934 yılları arasında Boyacıköy ile birlikte “Uluköy” adı verilmiş, bir aralık “Mirgun” diye de anılmış, hatta iskelesine de “Mirgun İskelesi” denilmiş.
Şerifler Yalısı, Emirgan
Sahil yolu üzerinde bulunan Şerifler Yalısı, Boğaz’ın Rumeli yakasındaki en eski yalı olduğu gibi, 18. yüzyılda Boğaziçi’nde gelişen sivil mimarlığın temsilcisi olarak bugün hala ayakta kalmış ender yalılardan biridir. Mimarının Antoine Ignace Melling olduğu ileri sürülüyor. 1850-1860 arasında tümüyle değişikliğe uğrayan Şerifler Yalısı’ndan bugüne yalnızca selamlık divanhane kalmış. 1970’li yıllarda o Kültür Bakanlığı’na devredilen yapı restorasyondan geçirildikten sonra bugünkü halini almış.
Yalının Hikayesi
Hazine-i Humayun Başyazıcısı Fevzi Beyzade Mehmet Bey’e ait olduğu anlaşılan yalının, 1782-1785 yılları dolaylarında inşa edilmiş olacağı tahmin ediliyor. 19. Yüzyılda el değiştirerek Mekke Şerifi Abdülillah (Abdullah) Paşa’nın malı olan bina “Mekke Şerifleri Yalısı” olarak anılmaya başlanmış.
Bugünkü Durumu
Köşkün arka tarafına uzun bir sofa boyunca sonradan yapılan ekler karakterini bozmuştur. Fıskiyeli salonun soluna düsen bir kapıdan ocaklı oda ya da başodaya geçilir. Tavan ve duvarlardaki oyma tahta tezyinatı dikkat çekicidir ve 18. yüzyıl ortalarına doğru gelişen Osmanlı-Barok üslubunun en güzel örneklerindendir.
Emirgan Hamid-i Evvel Camii
Hamid-i Evvel Camii, ana kapısı üzerinde ki talik hat yazısı ile yazılmış manzum kitabeden edinilen bilgiye göre; 1781 yılında I. Abdülhamit tarafından, yaptırılmış. Günümüzde daha çok Emirgan Camii olarak bilinir. Cami, bugün mevcut olan bir meydan çeşmesiyle, günümüze ulaşmayan hamam, fırın, değirmen gibi yapılarla bir külliye olarak, Emirguneoğlu Yusuf Paşa’nın yaptırdığı görkemli sahil sarayın yerine inşa edilmiştir.
Hünkar Kasrı ve Muvakkithane
Müstakil bir girişi olan kasrın, güneyden ve kuzeyden merdivenlerle ulaşılan giriş kapısında, altı sütun tarafından taşınan ve üst katta dışarı doğru çıkma yapan mekanı ise, Sultanın dinlenme odasıdır. Şadırvan ve Duvar Çeşmesi üzerindeki sülüs hatlı iki satırlık manzum kitabeden şadırvanın, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın haremi Mümtaz Kadın Efendi’nin kalfalarından Rengigul Hanım tarafından yaptırıldığı anlaşılıyor.
Emirgan Meydanı ve Çınaraltı I. Abdülhamit Han Meydan Çeşmesi-1782
Emirgan Çınaraltı’nda bulunan Emirgan Çeşmesi, Sultan I. Abdülhamit’in, zevcelerinden Humaşah Hatun ile oğlu Şehzade Mehmet’in anısına yaptırdığı çeşmedir. Bu sebeple “Humaşah Hatun” ve “Şehzade Mehmet” çeşmeleri olarak da bilinir. Çeşme, III. Selim döneminden itibaren giderek yaygınlaşan mimari anlayışta inşa edilmiştir. O donemde Lale Devri’yle başlayan anıtsal çeşme mimarisi terk edilmiş; çeşmeler daha dar ve daha yüksek formda yapılmıştı. William Bartlett’in 19. yüzyıl gravüründe de resmettiği gibi Emirgan Çeşmesi, yapıldığı donemden bu yana, çevresinde bircok etkinliğin yer aldığı merkezi bir nokta olmuştur. Cınaraltı Cay Bahçeleri: “Boğaziçi Medeniyetinin edebiyata taşındığı yer…
Cınaraltı cay bahçeleri 19. ve 20. Yüzyıl başlarında şehrin entelektüellerinin, özellikle edebiyatçıların buluşma yeri olup, bir edebiyat dergisine de adını vermişti. Zaten çınar, Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren çok önemsenen bir ağaç olup, Anadolu’nun her yerine yayılmış. Haluk Dursun, çınarın neredeyse “devletin resmi ağacı” gibi muamele gördüğünü kaydediyor
Çınaraltı Kahvehanesi
Tarihi Cınaraltı Cay Bahçesi hakkında da Envanter ’de şu bilgiler var: “Muvakkithane Caddesi üzerinde yer alan zemin katlı, bahçeli, kagir yapı. Yığma sistemle inşa edilmiştir. Zemin kat ve birinci kat ahşap kaplamadır. Yapının zemin katında sundurma bulunur. Yapımı: 19. yüzyıl”.
Sabancı Müzesi ve Atlı Köşk
Emirgan’daki Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Atlı Köşk’te yer alıyor. Müzenin ana binası olan villa, 1927 yılında Mısır Hıdiv ailesinden Prens Mehmed Ali Hasan tarafından İtalyan mimar Edalarda De Nadi’ye yaptırılmış ve Hıdiv ailesinin değişik mensupları tarafından uzun yıllar yazlık konut olarak kullanılmış. 1950 yılında Adanalı sanayici Hacı Ömer Sabancı tarafından Prens Mehmed Ali Hasan’ın ablası Prenses İffet Hanım’dan satın alınan köşk, bahçesine yerleştirilen Fransız heykeltıraş Louis Doumas’nın 1864 yapımı at heykelinden oturul “Atlı Köşk” olarak anılmaya başlanmıştı. Hacı Ömer Sabancı’nın ölümünden sonra aile büyüğü merhum Sakıp Sabancı tarafından sürekli konut olarak kullanılmaya başlanan Atlı Köşk, 1998 yılında da içindeki koleksiyon ve eşyalar ile müzeye dönüştürülmek üzere Sabancı Üniversitesi’nce tahsis edilmişti. Müze modern bir galerinin eklenmesiyle 2002 yılında ziyarete açıldı.
Müze Bahçesindeki Flora
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), bahçesindeki tüm ağaç ve bitki türlerini kayıt altına alarak, bahar aylarında İstanbulluların ilgi ve ziyaretine sunuyor. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen, Türkiye’de nadir görülen bitkileri de içeren 115 bitki çeşidinin yer aldığı tespit edilen SSM’nin 18 dönümlük bahçesi bulunuyor.
“Dijital SSM” ya da Çağdaş Teknolojiyi Kültür Mirasının Tanıtımına Sunmak
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin, başlattığı en önemli çalışmalardan biri olan “digitalSSM”, 2013 Haziran’ında kullanıma açıldı. SSM’nin, Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi’yle birlikte gerçekleştirdiği digitalSSM, Türkiye’de bir müzeye ait tum koleksiyon ve arşivlerin dijital ortama aktarıldığı oncu bir proje olma özelliğini taşıyor. SSM, ayrıca GoogleArt Projesinde de yer alıyor…
“MüzedeChanga”
İstanbul’un en beğenilen lokantalarından ve füzyon mutfağı ile öne çıkan Changa, “Müzede Changa” kimliğiyle Galeri girişinin üzerindeki alanda hizmet veriyor.
Telefon: 0212 323 0901
E.Posta: muzedechanga@turk.net Saatler:
Salı – Pazar 10:30 – 01:00
SSM Diğer Özellikler ve Ziyaret…
Müze’nin tüm galerilerinde engellilerin erişimini kolaylaştıran rampalar ve asansörler olup, telefonla bir gün önceden haber verilmesi durumunda, tekerlekli sandalye sağlanabilmektedir.
Ziyaret Saatleri:
Salı, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar:
10.00-18.00,
Çarşamba: 10.00-20.00,
Pazartesi günleri kapalıdır.
Emirgan Korusu Bu Korunun Tarihi
* Doğu Roma döneminde bugünkü Emirgan Korusu’nun yer aldığı bölge Baltalimanı’ndan İstinye’ye kadar uzanan devasa bir servi ormanıydı ve “Kyparades”; “Servili Orman” diye bilinirdi.
* 16. yüzyılda bu alan Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın nişancılarından Feridun bey’e armağan ediliyor. Böylece koru içinde ilk imar hareketleri de başlıyor!
* 17. yüzyılda IV. Murad Revan seferine
gittiğinde Revan Muhafızı Emirguneoğlu Tahmasb Kulu Han Revan Kalesini hiç savaşmadan Sultan IV. Murat’a teslim ederek Osmanlılar safına geçiyor. Sultan IV. Murat da çok sevdiği Emirguneoğlu’na vezirlik rütbesi vermiş, kendisine Emirgan’daki Nişancı Feridun Beyin (1583) bahçesini bağışlamış.
* 19. yüzyılın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz, koruyu Mısır Hidivlerinden İsmail Paşa’ya armağan ediyor.
* 1943’de Belediye Başkanı ve Vali Dr. Lütfü Kırdar daha sonra mülkiyetinin üzerine geçtiği Saffet Lütfü Tozan’dan koruyu kamulaştırma yoluyla alarak, İstanbul şehrinin malvarlıklarına ekliyor…
Bugün…
Emirgan Korusu’nda 120’yi aşkın bitki ve ağaç turu var. Sarı, Pembe ve Beyaz Köşk, Çocuk Oyun Alanları, Yürüyüş Parkuru bulunuyor.
Boğaziçi ve Lale
Boğaziçi’nin korularından, hele Emirgan Korusu’ndan söz ederken her yıl Mayıs ayında tüm İstanbul’da ve bu koruda kutlanan “Lale Festivali’ni unutmamak gerek. 1718-1730 yılları arasında gecen keyifli donemde zirve yapan lale, o donemin de bu adla anılmasına yol açmıştı. İBB Lale Festivali ve lale hakkında her şey için: www.istanbulunlalesi.com
Sarı Köşk
Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa ailesinden İsmail Paşa tarafından, 1871-1878 yılları arasında yaptırılan Sarı Köşk, Emirgan Korusu içindeki 3 köşkten biridir. Mimarının Sarkış Balyan olduğu düşünülmektedir. Sarı Köşk de 1996-1997 yıllarında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmişti.
Tel: 0212 277 09 69
Beyaz Köşk
19. yüzyılın ikinci yarısında Mısır Hıdivi İsmail Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarının Balyan ailesinden Sarkış Balyan olduğu sanılmaktadır. Beyaz Köşk Neo-Klasik üslupta, kareye yakın dikdörtgen planlı, iki katlı olup, ahşap bağdadi sıvalıdır.
Pembe Köşk
1878’de Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa döneminde bir seyir mekanı olarak hizmet veriyordu. İki katlı, eskiden ahşap, şimdi ahşap kaplama, pembe boyalı köşkün üç girişi var. 1995 yılı başında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Turing tarafından 1982 yılında onarılan Pembe Köşk’ü kendi mülkiyetine geçirmişti.